17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu

17 Aralık soruşturması veya 2013 Türkiye Rüşvet Skandalı

25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturması

17 Aralık yolsuzluk soruşturması sonrasında siyasal iktidar tarafından ortaya atılan iddiaların temelinde devlet içinde bir paralel devlet oluşturulduğu ve siyasal iktidara “darbe” yaptığı yer almaktadır.

Demokrasi ve medyaya darbe operasyonunda son gelişmeleri

Uluslararası ajanslar, 14 Aralık'ta yapılan medyaya darbe operasyonunun ardından alınan tutuklama ve tahliye kararlarını abonelerine 'acil' koduyla duyurdu.

Hükümetin Halktan gizledikleri

Hükümetin Halktan gizledikleri bütün Olaylar

Hükümet ve Imralı görüşmeleri

Kandil'de bulunan PKK'nin çatı örgütü KCK'nin Eş Başkanı Bese Hozat, İmralı'da Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerin bugünkü durumda sorunun demokratik çözümüne etki etmediğini, hükümetin hiçbir müzakere olmamasını istediğini öne sürdü. Hozat, bugünkü tablonun 'Oyalama siyasetinin malzemesi' olduğunu savundu.

Ekonomi Haberleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ekonomi Haberleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Şubat 2015 Perşembe

Dolar rekor kırmaya doymuyor

Dolar rekor kırmaya doymuyor

05 Şubat 2015, Perşembe 10:39
Merkez Bankası'nın para politikalarına ilişkin belirsizlik TL'yi baskı altında tutmaya devam ederken Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) beklenmedik şekilde fonlama karşılığında Yunan tahvillerini kabul etmekten vazgeçmesiyle dolar/TL 2.4680'e kadar yükselerek tarihi zirveye çıktı.
Dolar şu an 2.45 seviyelerinden işlem görüyor.
Dolar/TL dün gece geç saatlerde 2.4680 seviyesini test ettikten sonra güne TSİ 0753'te 2.4605/2.4620 seviyesinde başladı.

Ekonomist ve yazarlar uyardı: 18. madde ile yönetim değiştirilemez, uygulamaya son verilmeli

Ekonomist ve yazarlar uyardı: 18. madde ile yönetim değiştirilemez, uygulamaya son verilmeli

Ekonomist ve yazarlar uyardı: 18. madde ile yönetim değiştirilemez, uygulamaya son verilmeli
Bank Asya'ya yapılan siyasi gasp operasyonuna karşı tüm Türkiye ayağa kalktı. Banka yönetiminin hukuksuz olarak siyasi sebeplerle değiştirilmesine Türkiye'nin önemli aydınları, siyasetçiler ve ekonomistler karşı çıkarak Türkiye'nin iç piyasada ve uluslararası arenada büyük zarar göreceğine dikkat çekti. Köşe yazarları da bugün köşelerinden Bank Asya'ya yapılan hukuksuz operasyona yönelik eleştirilerde bulundu ve uyardı: “Kimse böyle bir keyfiliğin olduğu ülkede yatırım yapmaz.” Ekonimist ve yazar Uğur Gürses, Bankacılık Kanunu'nun 18. maddesine göre bir bankaya yönetici atamanın hukuksuzluğuna dikkat çekti. 
Hürriyet Gazetesi ekonomi yazarı Uğur Gürses: “Şüphe yaratacak, güven sarsmaya dönük bir hamle”
Konuştuğum uzmanlar, birkaç çelişkiye işaret ediyorlar; Birincisi, BDDK bankanın ortaklarında aranan nitelikleri kimin kaybettiğini söylemiyor. Ama 'bilgi gelmedi' diye bu kararı almış. Burası çok tartışmalı. BDDK'nın bu konuda şeffaf olması, kamuoyunu bilgilendiriyor olması beklenir. İkincisi de, mevcut ortaklara izni veren de BDDK, bu durumu yeni mi fark etti? Üçüncüsü, bankanın genel kurulu olmadan bu kararın yürürlüğe girmesi bile tartışmalı. Kimi uzman ve hukukçular, bu tür atamanın sadece faaliyet izni kaldırılan veya fona devredilen bankalarda, genel kurul yapılmadan olabileceğini, ancak 18. maddeye göre yapılan bu işlemin yasaya uygun olmadığını savunuyorlar. Geçmişte kadroları ile ortak ve güç birliği içinde olunan ama sonra karşıt olarak konumlanan bir cemaati saf dışı bırakmak için tüm mekanizmalar  devreye sokulmuş durumda. Belli ki banka da bu kapsamda hedef alınıyor. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın bu durumu ikna edici bir açıklaması olmalıÇok açık ki; bankanın mali durum zayıflığı ya da likiditesi ile ilgili bir gerekçe ya da yasal bir dayanağa atıf yok. Deyim yerindeyse pek de 'eften püften' bir gerekçeyle, hatta 'halka açılırken bu izni kim vermişti bu bankaya?' sorusunu da sorduracak tuhaflıkta bir manevra yapıldı. Bankaya paralarını yatıran ya da ticari ilişkisi olan kesimlerde şüphe yaratacak, güven sarsmaya dönük bir hamle.İşin tuhaf yanı, mali durumdaki zayıflıkla ilgili gerekçeye (Bankacılık Kanunu madde 70) değil, başka bir nedene (madde 18) dayanarak yönetim ataması yapıldığından, yeni yönetimin bankanın mali durumundaki seyrin sorumluluğunu da taşıdıkları çok açık.
Operasyon birçok çelişki ve soruyu barındırıyor. Bu üç çelişkili soru: BDDK, bankanın ortaklarında aranan nitelikleri kimin kaybettiğini neden açıklamıyor? Bank Asya'nın mevcut ortaklarına izni aynı BDDK vermedi mi? Bankanın genel kurulu olmadan bu kararın yürürlüğe girmesi doğru mu?
Hürriyet Gazetesi Ekonomi Yazarı Erdal Sağlam: "Herkes bu operasyonu "Politikacı istedi BDDK" aldı olarak görüyor"
Herkes biliyor ki "paralel" tartışmaları kapsamında 1 yıldır Bank Asya'nın Fona devredilmesi istendi, politikacılar bunu açıkça kürsülerden dile getirdiler. BDDK yönetimi uzun süre yasalara aykırı olur korkusuyla politikacıların bu talebini yerine getiremedi. Hatta Kurumun Başkanı hastalandı, emekliliğini istedi. Şimdi yönetime el koyulurken ortaya sürülen gerekçenin, yani ortaklar hakkında bilgi alınamaması gerekçesinin, karar için yeterli olamayacağını, bunun bahane olduğunu tüm piyasa kabul ediyor. Piyasalar bu kararı "Politikacı istedi BDDK  aldı" olarak görüyor. Buna karşılık hiçbir piyasa oyuncusunun çıkıp da "Siyasi karar" demesini beklemeyin, çünkü herkes kendi başına gelmesinden korkuyor. Resmi açıklamalarda "teknik bir konu" diye olayı geçiştirmeye çalışsalar da, tüm AKP'liler de biliyor ve kabul ediyor ki; bu siyasi bir karar...Özetle; teknik karar alacağı konusunda, ekonomi kurumlardan hiç birisine tam olarak güven kalmadı. Enerji piyasasında son dönemde yapılanlar belli, Sermaye piyasasında, Borsa yönetiminde siyasetin etkili hatta belirleyici olmadığını kimse söyleyemez. Rekabet Kurulunda bankalara verilen cezalar ortada. Bunlar sözde bağımsız kurumlar, yani uluslararası sermayenin Türkiye'ye gelebilmesi için, siyasi etkilerden uzak çalışmalarını garantiye almak için bağımsız kılınan kurumlar. Maliye'ye zaten bu iktidarın ilk yıllarından beri güven kalmadı; tüm işalemi biliyor ki Gelir İdaresi'nin kestiği cezalarda siyasi kararların etkisi büyük. Piyasalarda ekonomiyle ilgili kurumlara, bunun yanında çok yakından ilgili görülen yargı kurumlarına kesinlikle güven olmadığını söyleyebiliriz.
Hürriyet Gazetesi yazarı Yalçın Doğan: "Otoriter tavır 3 Şubat Bank Asya darbesiyle bir üst aşamada"
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Bank Asya'yı 17-25 Aralık yolsuzluk iddiaları ve buna bağlı "paralel yapı" söylemi ile birlikte denetlemeye alıyor.
Dershaneleri kapatmakla başlayan AKP planı, poliste, yargıda ve bürokraside paralel temizliği ile devam ediyor. Yıllardır desteklediği yurtdışındaki okullara yeni düzen yeni bir halka. Cemaate yakın gazeteci, polis ve bürokratların gözaltına alınması, tutuklanması aynı planın parçası.
Bank Asya'ya el koymak plandaki en vurucu darbelerden biri. "Havuz medyasına" giden yola benziyor. Bankanın ardından cemaat medyasını da, gazete ve TV'leri ile birlikte TMSF yönetimine vermek, yani kendine bağlamak.
Bank Asya darbesi hepimiz adına son zamanların en tehlikeli adımı. Kendine muhalif gördüğü bütün kişi ve kurumlara büyük gözdağı. Aylardır Bank Asya eleştirilerini hatırlayın, ardından gelen bu darbenin, bankanın teknik yetersizliği ile ilgisi yok. "Bu cemaate darbedir, benim cemaatle ilgim yok, bana ne" demenin zamanı değil.
Otoriter tavır 3 Şubat Bank Asya darbesiyle bir üst aşamada.
Millet Gazetesi yazarı Mahmut Akpınar: “Bank Asya'ya takılmayın, asıl devlet çöküyor!”
Faiz lobisi diye bas bas bağıran bir zihniyetin ülkedeki en büyük faizsiz bankayı batırmaya çalışması nedir? Aynı zihniyetin kamu bankalarından yandaşlara-yakınlara usulsüz, ballı krediler sağlaması, kamu bankalarındaki devasa görev zararları nedir?
Bank Asya'nın batacağını sanmıyorum. Birisinin “batırın bu bankayı” sözünü insanlar “yatırın” anlıyor ve elinde avucunda olanı gidip yatırıyor. Bank Asya “batırılamayan banka” unvanını sürdürüyor!
Türkiye bir adama hayır diyememekten dolayı felakete sürükleniyor. Adalet yok, can ve mal güvenliği kalmadı. Devlet mafya yöntemiyle, kabadayı usulüyle çalıştırılıyor!
Bank Asya'ya takılmayın, asıl devlet çöküyor! Demokrasi, hukuk bitiyor!
Millet Gazetesi yazarı İbrahim Öztürk: “Kimse böyle bir keyfiliğin olduğu ülkede yatırım yapmaz” 
2015 yılında, 21. yüzyılın başında, dünyanın gözleri önünde ‘mülke el koyma', ‘gerekçe göstermeden arama ve süresiz gözaltına alma' yasası çıkartılıyor. Bu yasa şu anda meclise geliyor. Bu ‘faşizm yasasını' toplum tartışmasın diye, kendilerinden olmayanlara da gözdağı vermek üzere gece yarısı polis baskını ile Bank Asya'nın yönetimine el konuldu. Böylesi ne görüldü, ne duyuldu. Terör örgütü yok karşında. Sapasağlam bir banka. Her türlü teknik yeterliliğe sahip. Sermaye yeterlilik oranı en yüksek bankalardan. Daha yeni sermaye artırımına gitmiş. Yani operasyonun iktisadi, hukuki hiç bir adı yok.
Halkı korkutup desteğini çektirip, göstergelerini bozup o zaman gerçek bir ‘el koymaya' zemin hazırlanıyor. Dün bir Twit okudum. Vatandaş diyor ki; ‘İranlı Reza Bank Asya'ya girmiş, hırsız binada vatandaş toplansın.'
Türkiye kaybetmiştir. Dünyada, sermayenin gözünde bu hükümet zanlıdır. Kimse böyle bir keyfiliğin olduğu ülkede varlık almaz, yatırım yapmaz, parasını getirmez. Bir soygun ve ideolojik operasyon ile ülkenin ayaklarına pranga vurulmuş, bir meçhule sürükleniyor.
Bugün Gazetesi yazarı Gültekin Avcı: “Ne yapsalar Bank Asya'yı batıramadılar”
TMSF ve TMSF'yi bu kanunsuzluk için azmettirenler suç işledi. Ayrıca Bank Asya'ya yapılan bu kanunsuz müdahale, hukuken bir haksız fiil teşkil ettiği için tazminat davasına da konu edilmesi gerekir. Normal şartlar altında bu müdahalenin Danıştay'dan dönmesi ve yönetim atama işleminin iptali gerekir. Bunun yanında gelişmeleri “Bank Asya'ya el koyma” olarak pompalayan havuz medyasına tazminat davası açılmalı.
Erdoğan ve AKP ise “nasıl olsa bizden hesap sorabilecek bir yargı kalmadı” edasıyla ne hukuk sallıyor ne kanun. Ne yapsalar Bank Asya'yı batıramadılar. Şimdi de sinsi bir tezgâhla Bank Asya yönetimini ele geçirip bizzat kendileri içeriden çökertme gayesindeler.
Yönettikleri süre içinde Bank Asya için bugüne kadar asla oluşmayan el koyma şartlarını bizzat kendileri oluşturacaklar. AKP yandaşlarının Bank Asya'yı yönettiğini düşünürseniz neler planladıklarını tahmin edebilirsiniz. Kendi milletinin parasına çökmek isteyen böyle habis bir zihniyetin dünyada emsali yok.
Bank Asya'nın önüne polis göndermek, sinsi gayeyi açıkça gösteriyor.Polisin ne işi var orada? Oysa TMSF ve bankacılık denetleme ve müdahale işlemleri polisle yürütülmez.
Adli soruşturma mı var ki polis gönderiyorsun? Kendi milletinin bankasını batırmaya çalışan ve kendi ülkesinin okullarını kapattırmaya çalışan kişi, bu millete ve bu ülkeye hasımdır. Serbest piyasaya, hukuka ve demokrasiye düşmandır. Dışarıda değil akıl hastanesinde olmaları gerekir bu nefret heykellerinin.
Bugün Gazetesi yazarı Orhan Kemal Cengiz: AİHM'nden çok ağır tazminatlarla dönecek bir adım bu”
Mahalledeki kabadayı takmış bir kere kafayı. Ne yapıp edip dövecek adamı. Köşeye sıkıştırmış, “göster bakayım tırnaklarını” diyor. Sonra da tırnakları uzun diye eşek sudan gelinceye kadar dövüyor. Adamcağız ambulansla hastaneye kaldırılırken arkasından bağırıyor kabadayı: “Tırnaklarını kesmezsen sağlığın bozulabilir, o yüzden dövdüm seni.”
Şimdi bütün bu polis baskını, gece yarısı Bank Asya'nın yönetimine el koymalar falan neden yapılmış? Bank Asya'dan, ortakların müslif olmadığına, yani iflas etmemiş olduklarına dair evrak istenmiş; evraklar zamanında gelmedi deyip bankanın yönetimine el koyuyorlar. Yani hesapta bankayı koruyorlar ama öyle bir koruma ki bu, polis kordonuyla, kameralar eşliğinde, Twitter'dan hükümet taraftarı yazar çizerlerin “bu daha başlangıç” tehditleri altında gerçekleştiriliyor. Sağlığına dikkat etmiyorsun deyip, döve döve komaya sokmaya çalışıyorlar bir bankayı...     
Gerekçe olarak sundukları vakalar ile yaptıkları olağanüstü ağır müdahale arasında öyle büyük bir uçurum var ki; bunun bir bankayı korumak için yapıldığına hiç kimseyi inandıramazlar. Zaten kimseyi inandırmak gibi bir dertte yok ortada. Çok kaba bir güç gösterisi bu; geniş bir kitleye gözdağı verme, burun sürtme çabası...
Türkiye'deki mahkemeler tarafından düzeltilmezse de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden çok ağır tazminatlarla dönecek bir adım bu...
Ama herhalde işin hukuk dışında da bir maliyeti olacaktır. Ekonomiye de şu ya da bu şekilde bir etkisi mutlaka olacaktır.
Fakat Bank Asya'ya el koyma çabasının ve diğer antidemokratik adımların Türkiye'ye çıkaracağı faturalardan dolayı, hükümet dışında herkesin suçlu ilan edileceğini de biliyoruz. Ülkede olup bitenlerden dolayı hükümetin sorumlu tutulması ancak normal demokrasilerde oluyor.
Bizimki gibi “ileri demokrasiler” de ise sorumluluk Nero hesabıyla tutuluyor.
6 gün boyunca yanan Roma'yı tepedeki sarayından izledi ve hatta bir rivayete göre izlerken lir çaldı imparator Nero. Roma yerle bir olduktan sonra da bütün suçu Hıristiyanlar'a yıktı…

7 Ocak 2015 Çarşamba

Yolsuzluk ve rüşvet operasyonun savcısı dosyanın detaylarını anlattı

Celal Kara, "Teknik yönden dosyanın aleyhine söyleyecekleri bir şey yok. Dava mahkemenin önüne gitseydi, tartışılmaya başlansaydı nereye gideceği belliydi. Şuna herkes inansın ki, dosyam ‘kapı gibi sağlam’dır.” dedi.

İşte Saygı Öztürk'ün o yazısı:

Celal Kara, 18 yıllık Cumhuriyet Savcısı…

Bunun 6 yılını “özel yetkili” olarak geçirdi. Yani terör ve organize suçları soruşturdu. Elinden binlerce uyuşturucu, silah, terör, organize suç örgütü dosyaları geçti. Kendisine “En iddialı, en kapsamlı, en çok belgeli dosyanız hangisidir?” diye sorduğunuz zaman hiç düşünmeden “Reza Zarrab, üç bakan ve çocuklarıyla ilgili dosyadır” diyor.

Peki, bu nasıl kapsamlı, kanıtlı dosyadır ki, soruşturması elinden alındıktan sonra Cumhuriyet Savcısı Ekrem Aydıner, “takipsizlik” veriyor. Peki, nasıl kapsamlı, bu kadar kanıtlı dosya ki TBMM’de oluşturulan Soruşturma Komisyonu’nun AKP’li üyelerinin tamamı “bakanları aklayan” karara imza atıyor. Siyasetçiler konuştu, o hep sustu. 17 Aralık soruşturmasını başlatan, bakan çocuklarını gözaltına aldırınca soruşturmadan alınan Cumhuriyet Savcısı Celal Kara, sessizliğini bozdu.

İşte anlattıkları:

İnsanlık tarihinin en dolu dosyasıdır

“Çok iddialı konuşuyorum; 18 yıllık meslek hayatımda bu kadar delilli, mesnetli dosya görmedim. En dolu dosyadır. Dahası, insanlık tarihinde gelmiş geçmiş en kapsamlı dosyadır. Daha bunun ötesi yoktur. 25 Aralık soruşturmasının da bu kadar dolu olduğunu sanmıyorum. Dosyamda hiçbir usulsüzlük olmamasına rağmen asrın yolsuzluğunda, yapılanlar da asrın hukuksuzluğudur.

Savcının takipsizlik kararında, ‘Bu kadar basit gerekçeyle hâkim dinleme kararı vermemesi gerekir’ diyor. Hâkim dinleme kararı verdiyse, buna savcının karışma yetkisi yok. ‘Delil yetersizliği’ni gerekçe gösterip takipsizlik veremiyor, ‘usulsüz delil elde edilmiş’ diyor. 32 ayrı hâkimden karar alınmış. İddialı olarak söylüyorum: Usulsüz delil elde edilmiş değil. Dosyamda, bir tane bile usulsüz delil yok. Dinleme kararı, dinlemenin uzatılma kararı alınmış, hepsi elden geçirilmiş. Takipsizlik kararını da usulsüz dinlemeden veriyor. Çünkü sığınacak bir başka şey yok. Bu da dayanaksız bir gerekçedir.”

Delil türü ve sayısı çok kapsamlı

“Savcının ‘takipsizlik’ kararıyla o dosya ebediyen kapatılmış olmaz. Dönem değişir, bir sayfalık bir belge, o dosyanın yeniden açılmasını sağlar. TBMM’de komisyon üyelerine baskı yapıldığına ilişkin basında hayli haber yayınlandı. Ben baskı değil, gönüllü bir anlaşmayla karar verildiği kanısındayım. Bir soruşturma dosyasında bulunabilecek en çok delil ve delil türü, sayısı, ‘şu da olmalıydı’ denilebilecek her belge bol bol mevcut. Aramalarda, tapelerde, takiplerde, ulaşılan belgeler arasında yok yok. Delil yönünden zerre kadar sıkıntı olmayan örnek bir dosya hazırlamıştık. O yüzden üstüne basarak bir kez daha söylüyorum: İnsanlık tarihinin en delilli, en mesnetli soruşturma dosyası Reza Zarrab, bakanlar, çocukları, banka genel müdürü dosyasıdır.”

Hepsi mahkûmiyetle biterdi

“Eğer dosya elimizden alınmamış, iddianame hazırlayıp mahkemeye sevk etmiş olsaydık, dosyamızda şüpheli olarak yer alanların hepsi çatır çatır mahkûmiyet alırdı. İşte, böyle olacağı bilindiği için dosya elimden alınıp başkasına verildi. Davanın mahkûmiyetle biteceğini, şüphelilerin çok güvendikleri hukukçuların da söylediği yolunda duyumlarım vardı. İşte, bundan sonra dosyanın takipsizliğe gideceğini tahmin ediyordum ve nitekim de öyle oldu. Çünkü bu dosya için hiçbir hâkim beraat kararı veremezdi.

Böyle bir takipsizlik gerekçesi olur mu? Tam 4 sayfa Reza Zarrab’ın cari açığı kapatması övülüyor. Bu bir ayıptır, hukuk metninde böyle bir şey olamaz. Cari açığı kapatıyorsa bu işlenen suçu ortadan kaldırmaz.”

Dosyam kapı gibi sağlam

“Teknik yönden dosyanın aleyhine söyleyecekleri bir şey yok. Dava mahkemenin önüne gitseydi, tartışılmaya başlansaydı nereye gideceği belliydi. Şuna herkes inansın ki, dosyam ‘kapı gibi sağlam’dır. En ufak bir hukuk hatası olmadığı konusunda iddialıyım.

Nasıl ki dosya için takipsizlik kararı verileceğini bekliyorsam aynı durumun TBMM Soruşturma Komisyonu’nda da, bakanların Yüce Divan’a sevk edilmeyeceğini tahmin ediyordum.”

Şimdi eski bakanlarla ilgili Genel Kurul kararı bekleniyor. Ama şaşırtan bir karar da beklemeyin…

1 Ocak 2015 Perşembe

Altında Büyük Kayıp Var!

Altın 1998'den bu zamana kadar ilk kez iki yıl üst üste gerilemiş oldu. Kıymetli olan metal dün doların güçlenmesi ile birlikte alternatif varlık talebinin de azalması ile değer kaybetmiş oldu.

Altında Büyük Kayıp Var!

Altın 2014 yılı içinde yüzde 1.5 kadar bir değer kaybı ile tamamlanmış olduğu sırada, son dönemlerin 14 yıl içinde de ortalama olarak yüzde 12 hareket etmiş oldu.

Fiyatlarda ise, ABD Merkez Bankası ile Fed'in faiz artırmaya hazırlanmış olduğu söylentileri ile de hisse senetlerinde de olan geçen ay yaşanmış olan rallinin hemen ardından 4 yılın en düşüğünü görmüş oldu.

Bloomberht'nin haberlerine göre de, New York'taki bulunmakta olan RBC Capital Markets kıymetli metal stratejisti olan George Gero "Altında yaşanmakta olan birçok ciddi sorunu var. ABD ekonomisinin tam olarak toparlanması, istihdamın da giderek iyileşmesi üzerine, enflasyonun düşük olması da, hisse senetlerinin de çok güçlü bir konumda olması ile değer kazanmış olan dolar, altını bu sene zor durumda bırakmış oldu" diye konuştu.

Gümüşte ise yıl genelinde olmuş olan yüzde 19 değer kaybı yaşanmış oldu. Bu anlamda gümüşte ise küresel büyümedeki yavaşlamadan sonra olumsuz etkilenmiş olurken, fiyatlar geçen yıla göre yüzde 36 düşmüş oldu. Platin yılı ise yüzde 12 kayıpla tamamlamış olurken, bu anlamda paladyum da tam olarak yüzde 11 değer kazanmış oldu.

31 Aralık 2014 Çarşamba

‘Merkez’ sırası

Türkiye'ye bir türlü giremedi çünkü...Tekstilbank’ın yüzde 75.5’ini geçen nisan ayında 669 milyon TL’ye satın alan Çinli ICBC’nin BDDK onayının Çin Merkez Bankası’ndaki belge sırasına takıldığı öğrenildi. ICBC’nin geçen yıl dünyada 6 banka aldığı, Çin Merkez Bankası’nın da bunların onayı için gerekli belgeleri vermek için satın almaları sıraya koyduğu kaydedildi.

GEÇEN nisan ayının sonunda Tekstilbank’ın yüzde 75.5 hissesini 669 milyon TL’ye satın alan Çinli Industrial and Commercial Bank of China’nın (ICBC), Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’ndan (BDDK) alması gereken onayın, belge beklenen Çin merkez bankası’ndaki sıraya takıldığı öğrenildi. ICBC’nin geçen yıl aralarında Türkiye, Meksika, Güney Afrika ve Arjantin olmak üzere toplam 6 ülkeden, 6 banka satın aldığı ve bunların her biri için belge talep edilen Çin Merkez Bankası’nın satın alma işlemlerini sıraya koyduğu belirtildi. Dolayısıyla Tekstilbank’ın satın alınmasıyla ilgili Çin Merkez Bankası’ndan beklenen izin belgesi BDKK’ya ulaşmadığı için ICBC’nin ağustos ayında BDDK’ya yaptığı onay başvurusuna ilişkin henüz bir gelişme sağlanamadı.

EN GEÇ 28 NİSANA KADAR
Çin Merkez Bankası’nın ICBC’nin başvuru yaptığı satın alma işlemlerini sıraya koyduğu, izin belgelerini gerekli süreler içinde vermeyi hedeflediği kaydedildi. Kurumun son olarak geçen hafta ICBC’nin Güney Afrika’da satın aldığı Standard Bank için gerekli izin belgelerini tamamladığı belirtildi. Tekstilbank işlemi ile ilgili BDDK’nın talep ettiği belgelerin ise, hisse satış anlaşmasının birinci yılı dolmadan yani en geç önümüzdeki yıl 28 Nisan’a kadar hazırlanması bekleniyor. ICBC yönetiminin Çin Merkez Bankası’nın izin belgeleri dışındaki tüm gerekli belgeleri BDDK’ya sundukları kaydedildi.
10 MİLYARLIK BANKA ALDI
Çin Merkez Bankası tarafından verilmesi gereken izin belgesinin de hazırlanmasının ardından onay sürecinin tamamlanması ve hisse devrinin de gerçekleşmesi bekleniyor. Yüzde 24.5’i halka açık olan Tekstilbank yetkilileri konuyla ilgili bir açıklama yapmazken, sürecin normal seyrinde devam ettiğini, herhangi bir gecikme olmadığını belirtmekle yetindi. Dünyanın en büyük bankalarından biri olan ICBC 2007’den bu yana ABD’den, Güney Afrika’ya kadar uzanan coğrafyada 10 banka satın alarak, 10 milyar dolarlık işleme imza attı.
Devralma planlaması
BİR yandan BDDK’da izin süreci devam eden ICBC’nin bir yandan da Türkiye’de devralma sürecini programladığı da gelen bilgiler arasında. 20’nin üzerinde ICBC yetkilisinin halen Tekstilbank’ın genel müdürlüğünde devir işlemlerini programlamak üzere çalıştıkları belirtildi. Halen 44 şubesi bulunan Tekstilbank’ın toplam aktifleri Eylül 2014 itibariyle 3.796 milyon TL olarak gerçekleşti. Tekstilbank, eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz’ın kardeşi Turgut Yılmaz’ın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu GSD Holding’in bir iştiraki.

BDDK çok sayıda belge talep ediyor
BDDK, yabancı bankaların Türkiye’den banka satın almaları veya Türkiye’de banka kurmaları durumunda, ortakların sabıka kaydından, şirketlerin iflas durumlarına kadar ait oldukları ülkenin resmi makamlarından çok sayıda belge talep ediyor. Bunların arasında, o ülkenin Merkez Bankası’ndan da çeşitli izin belgeleri bulunuyor.