4 Ocak 2015 Pazar

Seçim öncesi AKP'yi kara kara düşündüren gerçek

"Sabah’ın dünkü manşeti, AK Parti Meclis Grubu’ndaki sıkıntıyı açığa vuruyor" diyen Türköne "Yüce Divan yolu açılırsa, Erdoğan bir yıldır hukuku ve yargı sistemini ters-yüz ederek yürüttüğü savaşta tuşa gelmiş olacak. Kapanırsa, bu sefer Davutoğlu partisi için elindeki son aklanma fırsatını kaçıracak ve diskalifiye olacak. AK Parti seçime, iki durumda da kapana sıkışmış olarak girecek" dedi.

İşte Mümtaz'er Türköne'nin bugünkü yazısı...

‘Yüce Divan tuzağı’


Sabah’ın dünkü manşeti, AK Parti Meclis Grubu’ndaki sıkıntıyı açığa vuruyor. Genel kural olarak iktidar medyasının “safları sıklaştıralım” tarzındaki bu tür algı manşetleri, içeride, kapalı kapılar arkasında çözülemeyen sorunları dışarıya yansıtır.

Demek Komisyon’dan başlayarak Meclis Grubu, dört bakanı -hiç olmazsa ikisini- Yüce Divan’a göndermek niyetinde. Karar toplantısının 5 Ocak’a, yani yarına ertelenmesi bu tartışmadan kaynaklanıyormuş. Sabah’ın manşetindeki “paralel yapı ve işbirlikçileri” bu durumda, AK Parti Grubu’nda “Yüce Divan”dan yana olanlar. Peki diğerleri kim?

Diğerleri, Erdoğan’ın talimatını kayıtsız-şartsız vicdanlarının önüne koyanlar olmalı. Komisyondakiler ve gruptakiler dört bakanın servetlerindeki artışa makul bir açıklama getiremediklerini biliyorlar. Sorun şu: Emir demiri kesecek mi? Demir, bir yıldır kılıfına girmeyen minarenin kendisi.

Tuzak varsa, selamete ulaştığını zanneden hırsıza kurulmuş bir tuzak bu ve sadece bir tane değil; üstelik bir başkasının değil kendisinin kurduğu tuzaklar. Şayet Yüce Divan yolu açılırsa, Erdoğan bir yıldır hukuku ve yargı sistemini ters-yüz ederek yürüttüğü savaşta tuşa gelmiş olacak. Kapanırsa, bu sefer Davutoğlu partisi için elindeki son aklanma fırsatını kaçıracak ve diskalifiye olacak. AK Parti seçime, iki durumda da kapana sıkışmış olarak girecek. Erdoğan, Yüce Divan yolunu kapatamazsa bir yıldır binlerce operasyonla kurtardıklarının tamamının üzerindeki kalın örtü çekilmiş olacak. Davutoğlu ise bu aklanma şansını kullanmazsa, liderlik kariyeri de partisi de ağır bir yara alacak. Dahası, Erdoğan’ın emireri gibi algılanacak.

Meselenin bu kadar içinden çıkılmaz görünmesinin sebebini, Erdoğan’ın kurduğu düzende aramamız lâzım. Erdoğan bir hafta direndikten sonra dört bakanı görevden alarak, onların yolsuzluk yaptığını zımnen kabul etmiş oldu. Şimdi Yüce Divan yolunu kapatırsa, kendi üzerinde kalan yük ağırlaşmış olarak, yeni mayın eşekleri bulup yoluna devam edecek.

Dört bakan hakkındaki yolsuzluk iddiaları, kişisel nüfûz ve suistimallerin eseri değildi. Devletin zirvesinde İran’ın kaçak petrolünden elde edilen kayıt dışı gelirin de yer aldığı, devlet rantının paylaştırılmasına dayanan bir oligarşik düzen kurulmuştu. Para yolsuzluk parası olunca, getir-götür işine bakanlar nakliye ücreti olarak sağını solunu tırmıklar, kimsenin de gözüne batmaz. Bakanlar hakkındaki iddialar, bu düzenin çarkları dönerken sağa sola damlayanlarla sınırlıydı. Milyon dolarlar da olsa, denizde bir katre misali.

2012’den itibaren işlemeye başlayan düzen devlet rantı sayesinde şekillenmiş devasa bir ekonomik-politik sistemdi. Bankalar başta olmak üzere, devletin egemenlik yetkilerini kullanarak delinen ambargolardan elde edilen kara para, tamamı tek bir makama bağlanan lisanslar, kent rantı, devlet ihalelerinden alınan komisyonlar tek bir kişinin patronajında bir iktidar düzeneğini finanse etmek için kullanıldı. Devletlü müteahhitlerden alınan bağışlarla yapılan Çamlıca Camii’ni, ana parası bugüne kadar tek kuruş bile ödenmemiş devlet bankasından alınan kredi ile finanse edilen Sabah-ATV Grubu’nu bu düzeneğin sadece somut iki karşılığı olarak görebilirsiniz. Lider devlet rantı ile hayır hasenat yapıyor, yoksulları doyuruyor, öğrenci okutuyor, propagandasını yaptırıyor, algıları belirliyor, devlet rantı ile oy satın alıyor. Böyle bir iktidarı kim yıkabilir, önünde kim durabilir? Devletin rant yaratma gücünün legal-illegal bütün kaynaklarını, tek kişinin elinde -Rusya’da olduğu gibi- devlet hazinesine kaçak paralel bir hat bağlayarak diktatörlüğün finansmanına akıtan bu düzenek 17-25 Aralık tarihinden bu yana ancak topallayarak işliyor. Ak-Saray’da kurulan koordinatörlüklerin sadece bu devlet rantı ile beslenen düzeneği yeniden işletmek için oluşturulduğu çok belli değil mi? Koordinatörler Ak-Saray ile rant kaynakları arasında koordinasyon sağlayacak.

Yüce Divan deyince aklıma, başını kuma gömmüş devekuşunun heybetli ve çaresiz bedeni geliyor. Yolsuzlukların üstü kapatılamıyor. Sadece birileri, başını Beştepe’nin verimli toprağına gömerek dünyaya gözlerini kapatıyor. Yüce Divan, evet bir tuzak. Hırsızın kendine kurduğu tuzaklar hep tehlikeli olur

0 yorum:

Yorum Gönder